Arama Sonuçları
Boş arama ile 47 sonuç bulundu
- Kolb Öğrenme Stilleri
Öğrenme döngüsünde nasıl ilerlediğimiz kişiden kişiye farklılık gösterir. Kişilik, eğitim, uzmanlık, mesleki kariyer, kültür ve uyum yetenekleri nedeniyle insanlar öğrenme döngüsünü nasıl kullandıkları konusunda tercihler geliştirirler. Bu tercihler öğrenme stillerimizi belirler. Kolb'lar, yıllar içinde yaptıkları deneysel ve klinik araştırmalardan elde edilen veriler sonrası orijinal dört öğrenme stili tipini — Yerleştirme (Accommodating), Özümseme (Assimilating), Ayrıştırma (Converging) ve Değiştirme (Diverging), daha da ileriye götürerek dokuz stilden oluşan bir tipoloji olarak güncellemişlerdir. Yeni KLSI 4.0 (Kolb Öğrenme Stilleri Envanteri, İng. Kolb Learning Style Inventory), öğrenme stili tiplerini, aşağıda açıklandığı gibi, 4 pikselden 9 piksel çözünürlüğüne geçirerek bu dokuz stil tipini sunmaktadır. Öğrenme stili tipleri, Soyut Kavramsallaştırma – Somut Deneyim ve Aktif Uygulama – Yansıtıcı Gözlem olarak tanımlanan iki boyutlu bir öğrenme alanında sistematik olarak düzenlenebilir. Her stil için ayırt edici bir uçurtma şekli tanımlayan bu alan, sağdaki şekilde gösterilmektedir: Kolb öğrenme stilleri nelerdir? Başlatan Başlatan stil, deneyimler ve durumlarla başa çıkabilmek için harekete geçme kabiliyeti ile karakterizedir. Aktif uygulama ve somut deneyim içerir. Başlatan stile sahip insanlar: İşleri yaptırmak, hedefler belirlemek ve bir projeyi tamamlamak amacıyla farklı yaklaşımlar denemek için diğerleriyle birlikte çalışabildikleri dinamik öğrenme alanlarında başarılı olurlar. Kendi yaşam deneyimlerinden öğrenmeleri için yardım eden, koç veya mentor rolünde olan öğretmenleri tercih ederler. Öğrenmede Güçlü Yönler Kendilerini hedeflerine adama Yeni fırsatlar arama Başkalarını etkileme ve yönlendirme Öğrenme Zorlukları Harekete geçme dürtüsünü kontrol etme Başkalarının görüşlerini dinleme Sabırsızlık Deneyimleyen Deneyimleyen stilin karakteristik özelliği, deneyime derin şekilde dâhil olarak anlam bulma kabiliyetidir. Aktif uygulama ve yansıtıcı gözlemi dengelerken somut deneyimden yararlanır. Deneyimleyen stile sahip insanlar: Etkileşimler yönünden zengin öğrenme alanlarını ve arkadaşları ve iş arkadaşları ile devamlı iletişimi tercih ederler. Gruplar halinde çalışmanın keyfini çıkarabildikleri halde, işleri halletmek için tek başlarına çalışma zamanına da ihtiyaç duyarlar. İşyerindeki ilerlemeleri ve kişisel yaşamları hakkında yapıcı geribildirim almaları önemlidir. Öğretmenleriyle bireysel bir ilişki kurmaları onlar için önemlidir. Öğrenmede Güçlü Yönler Derin kişisel ilişkiler kurma Düşünce ve eylemle odaklanan güçlü sezgiler Yeni tecrübelere açık Öğrenme Zorlukları Teoriyi anlama Sistematik planlama Değerlendirme İmgeleyen İmgeleyen stil, deneyimleri gözlemleyerek ve yansıtarak olasılıkları hayal etme yeteneğiyle karakterizedir. Somut deneyim ve yansıtıcı gözlem öğrenme adımlarını birleştirir. İmgeleyen stile sahip insanlar: Açık ve serbestçe akan konuşmalar geçen ve bilgi toplayabilecekleri, açık fikirle dinleyebilecekleri ve kişisel geribildirim alabilecekleri gruplar içinde çalışmayı severler. Beyin fırtınası oturumları gibi geniş bir yelpazede fikir üretmeyi gerektiren durumlardan keyif alabilirler. Kolaylaştırıcı bir rol üstlenen, hassas ve yaratıcı öğretmenlerden hoşlanırlar. Öğrenmede Güçlü Yönler İnsanların duygu ve değerleri konusunda farkındalık Açık fikirle dinlemek Belirsiz durumların sonuçlarını imgelemek Öğrenme Zorlukları Karar verme Liderliği üstlenme Zamanında eyleme geçme Yansıtan Yansıtan stil, sürekli yansıtma yoluyla deneyim ve fikirler arasında bağlantı kurma yeteneğiyle karakterizedir. Somut deneyim ve soyut kavramsallaştırmayı dengelerken yansıtıcı gözlemden yararlanır. Yansıtan stile sahip insanlar: Diyalog ve tartışmalar açısından zengin öğrenme alanlarında başarılı olurlar, fakat aynı zamanda derslerden, bağımsız projelerden ve okumalardan da rahatça öğrenirler. Derin düşünce yönündeki tercihlerinden dolayı, kendi deneyimlerini yansıtmaları ve anlamlandırmaları için zamana ihtiyaç duyabilirler. Bireysel ve grup olarak yansıtma fırsatları sunan ve fikirleri keşfetmeye açık öğretmenlere değer verirler. Öğrenmede Güçlü Yönler Başkalarının bakış açısını anlama Durumlarda “Neler olduğunu” görme Sezgileri net açıklamalara dönüştürme Bilgi toplama Öğrenme Zorlukları Eylem başlatma Uzun uzadıya düşünme Grup içinde sesini yükseltme Analiz Eden Analiz eden stilin karakteristik özelliği, yansıtma yoluyla fikirleri bütünleştirme ve sistematik hale getirme kabiliyetidir. Yansıtıcı gözlem ile soyut kavramsallaştırmayı birleştirir. Analiz Eden stile sahip insanlar: Analitik ve kavramsal becerilerini kullanabilecekleri ve geliştirebilecekleri öğrenme alanlarında başarılı olurlar. Dersleri, okumaları, analitik modelleri keşfetmeyi ve konuları enine boyuna düşünmek için zamanları olmasını tercih edebilirler. Gruplar içinde çalışmaktansa tek başlarına çalışmayı tercih ederler. Derslerinde ve onlarla olan etkileşimlerinde onların düşünme ve analiz süreçlerini model alan öğretmenleri tercih ederler. Öğrenmede Güçlü Yönler Bilgiyi organize etme Mantıklı ve akılcı olmak Kavramsal modeller oluşturma Öğrenme Zorlukları Risk alma Başkalarıyla sosyalleşme Yapısal eksiklik ile baş etme Düşünen Düşünen stil, soyut ve mantıksal akıl yürütme sürecine disiplinli bir şekilde dâhil olma kapasitesi ile karakterizedir. Aktif uygulama ve yansıtıcı gözlemi dengelerken soyut kavramsallaştırmadan yararlanır. Düşünen stile sahip insanlar: En iyi şekilde, açık yönlendirmeler ve öğrenme gündemleri olan iyi yapılandırılmış öğrenme alanlarında öğrenebilirler. Deneyler tasarlayabilecekleri ya da yürütebilecekleri veya verileri işleyebilecekleri ortamlarda da başarılı olabilirler. Yalnız çalışmayı tercih edebilirler ve konuları detaylı olarak düşünmek için zamana ihtiyaç duyabilirler. Bir öğretmenin onların alanında uzman olması onlar için birinci derecede önemlidir. Öğrenmede Güçlü Yönler Mantıksal analiz Akılcı karar verme Kantitatif verileri analiz etme Öğrenme Zorlukları İnsanlarla çalışmak Fikirler hakkında açık görüşlü olma “Düşüncede kaybolma” Karar Veren Karar veren stil, problem çözümleri ve eylem planları hakkında karar vermek için teorileri ve modelleri kullanma becerisi ile karakterize edilir. Soyut kavramsallaştırma ve aktif uygulamayı birleştirir. Karar Veren stile sahip insanlar: Yeni fikirler, simülasyonlar, laboratuvar görevleri ve pratik uygulamalarla deney yapabilecekleri öğrenme alanlarında en iyi şekilde öğrenebilirler. Net standartlar ve hedefler belirleyen ve doğru veya yanlış cevapları olan problemler ve sorularla değerlendirme yapan öğretmenleri tercih ederler. Öğrenmede Güçlü Yönler Problem çözme Fikirleri ve çözümleri değerlendirme Hedefler belirleme Kararlar alma Öğrenme Zorlukları Alışılmışın dışına çıkarak yaratıcı düşünme İnsanların duygularına duyarlılık Belirsizlikle baş etmek Yapan Yapan stil, insanları ve görevleri entegre eden, hedefe yönelik eylem için güçlü bir motivasyonla karakterize edilir. Somut deneyim ve soyut kavramsallaştırmayı dengelerken aktif uygulamadan yararlanır. Yapan stile sahip insanlar: En iyi şekilde iş başında öğrenme yoluyla, meslektaşları ile tartışmalar yaparak ve ekip halinde çalışarak öğrenirler. Pratik gerçek dünya deneyimine sahip olan ve taklit edebilecekleri öğretmenleri tercih ederler. Öğrenmede Güçlü Yönler Teknik bilgi ve kişisel ilişkileri birleştirmek İşlerin yapılmasına odaklanmak İş ekiplerine liderlik etmek Öğrenme Zorlukları Düşünmek için zaman ayırmak Doğru problemi çözmek Bilgi toplama ve analiz etme Dengeleyen Dengeleyen stilin karakteristik özelliği uyum yeteneğidir; eyleme karşı yansıtmanın ve uygulamaya karşı düşünmenin artı ve eksilerini tartar. Somut deneyim, soyut kavramsallaştırma, aktif uygulama ve yansıtıcı gözlemi dengeler. Dengeleyen stile sahip insanlar: Dört öğrenme modunun tümünü kullanabilecekleri öğrenme ortamlarında daha fazla memnun olma eğilimindedirler: derslerden, tartışma gruplarından, beyin fırtınası oturumlarından, laboratuvarlardan ve iş başında öğrenme yöntemlerinden öğrenirler. Farklı öğrenme ortamlarına adapte olabildikleri için, farklı öğretim yaklaşımları olan öğretmenlerden öğrenebilirler. Öğrenmede Güçlü Yönler Öğrenme çevriminde hareket esnekliği Farklı türden insan gruplarıyla çalışabilme Yaratıcı sezgiler Öğrenme Zorlukları Kararsızlık Elinden her iş gelme ama hiç birinde uzman olmama Sürekli bağlılık
- Deneyimsel Öğrenmede Doğru Bilinen 7 Yanlış
2006'dan beri özellikle yaygın eğitim alanında eğitmenlik yapıyorum. Yıllar içinde deneyimsel öğrenmeyle ilgili pek çok yanılgıyla karşılaştım ve bu yanılgıların giderek daha fazla kişiye ulaştığını fark ettim. Deneyimsel öğrenmenin popülerliği arttıkça, ne yazık ki bazı yanlış anlamalar da peşinden geliyor. Bu yazıyı yazma sebebim, kendi deneyimlerimden ve araştırmalarımdan çıkardığım, deneyimsel öğrenme hakkındaki bazı yaygın yanılgıları sizlerle paylaşmak. Amacım, bu konuda daha geniş bir farkındalık yaratmak ve belki de deneyimsel öğrenme hakkında biraz daha derinlemesine düşünmemize yardımcı olmak. Umarım, yazdıklarım hem eğitimciler hem de öğrenmeye meraklı herkes için faydalı olur ve bu alanda sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturur. Hazırsanız, Deneyimsel Öğrenme ile ilgili doğru bilinen yedi yanlışı birlikte inceleyelim. Yanlış 1: Deneyimsel Öğrenme Yaparak Öğrenmedir. İlk olarak, deneyimsel öğrenmenin sadece "yaparak öğrenme" olduğu yönündeki efsaneyi ele alalım. Deneyimsel öğrenme, yalnızca eyleme dayalı bir öğrenme süreci değildir; deneyimler aracılığıyla yansıtma, kavramsallaştırma ve bu süreçlerden elde edilen bilgilerin aktif olarak uygulanmasını içerir. Bu süreç, öğrenmenin dört temel boyutunu - somut deneyimler, yansıtıcı gözlem, soyut kavramsallaştırma ve aktif uygulama - bir araya getirir, böylece bütüncül bir öğrenme teorisini oluşturur. Yanlış 2: Deneyimsel Öğrenme Döngüsü 5 Adımdan Oluşur. Deneyimsel öğrenme döngüsü, iki ana süreç ve dört adımdan oluşur. Bu süreçler, kavrama ve dönüştürme süreçleridir ve öğrenmeyi somut deneyimlerle başlatıp, bunların üzerine yansıtmalar yaparak, soyut kavramsallaştırmalar oluşturup ve son olarak bu kavramları aktif uygulamalar aracılığıyla test ederek ilerletir. Bu döngü, öğrenmenin dinamik ve sürekli bir süreç olduğunu gösterir. Beşli veya yedili adımlar, deneyimsel öğrenme döngüsünün alternatifi değil yalnızca farklı yorumlamalarıdır. Bu yorumlar daha çok eğitim tasarımında ve çözümleme (Debrief) modellerinde karşımıza çıkmaktadır. Yanlış 3: Deneyimsel Öğrenme Döngüsü Hep Somut Deneyim İle Başlar. Deneyimsel öğrenme döngüsü herhangi bir noktadan başlayabilir; bu, bireyin öğrenme stilinin ve tercihlerinin çeşitliliğini yansıtır. Örneğin, bazı kişiler öğrenmeye somut deneyimlerle başlarken, diğerleri soyut kavramsallaştırmalar veya yansıtıcı gözlemle başlayabilir. Bu esneklik, öğrenme sürecinin kişiselleştirilmesine olanak tanır. Yanlış 4: Yansıtıcı, Teorist, Pragmatist ve Aktivist Deneyimsel Öğrenme Stilleridir. Peter Honey ve Alan Mumford tarafından geliştirilen öğrenme stilleri sınıflandırması, deneyimsel öğrenme döngüsü ile doğrudan ilişkilendirilemez. Bu sınıflandırma, öğrenme stillerini dört kategoriye ayırır: Aktivist, Yansıtıcı, Teorisyen ve Pragmatist. Ancak, bu sınıflandırmanın Kolb'un deneyimsel öğrenme modeliyle uyumsuz olduğu bilinmektedir. Özellikle, Kolb ve Mumford arasındaki akademik yazışmalar, her iki teorinin farklı önceliklere ve yaklaşımlara sahip olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle, Honey ve Mumford'un öğrenme stilleri sınıflandırmasının, deneyimsel öğrenme döngüsüne dayanmadığını ve bu bağlamda kullanılmasının yanıltıcı olabileceğini bilmeliyiz. Yanlış 5: Çözümleme (Debrief) Oturumlarında Deneyimsel Öğrenme Döngüsünü Hep Tamamlamalıyız. Debriefing sürecinde, döngünün her zaman tamamlanması gerektiği yönündeki yaygın inanış yanıltıcıdır. Deneyimsel öğrenme, esnek bir süreçtir ve öğrenme döngüsünün her adımını her oturumda işlemek zorunda değildir. Öğrenme, katılımcıların deneyimleri üzerine yansıtmaları, kavramsallaştırmaları ve aktif deneyimler yoluyla bu bilgileri test etmeleriyle ilerler. Yanlış 6: Deneyimsel Öğrenme Oyun Oynamaktır. Deneyimsel öğrenme, yalnızca oyun oynamayı içermez. Deneyimsel Öğrenme, öğrenmenin kendisidir ve çeşitli yöntemlerle desteklenebilir. Deneyimsel öğrenme, bireylerin öğrenme sürecinde nasıl ilerlediklerini açıklayan geniş bir teorik çerçevedir ve öğrenme sürecindeki çeşitli yöntemlerle uyum içinde çalışabilir. Oyunun gücü yadsınamaz fakat bir şeyin deneyimsel öğrenme tabanlı olması için illa oyun oynamamız gerekmez. Yanlış 7: Deneyimsel Öğrenme bir Yöntemdir. Deneyimsel öğrenme, bir yöntemden öte, öğrenmenin kendisidir. Bu kavram, öğrenme sürecinin nasıl gerçekleştiğini açıklayan temel bir kuramdır. Nörobilimci James Zull'un araştırmaları, beyin faaliyetlerinin deneyimsel öğrenme döngüsüyle nasıl ilişkilendirilebileceğini göstermiştir. Bu çalışmalar, beynin farklı bölümlerinin öğrenme sırasında nasıl aktive olduğunu ortaya koyar ve deneyimsel öğrenmenin öğrenme sürecinde merkezi bir role sahip olduğunu vurgular. Deneyimsel öğrenme, bireylerin herhangi bir öğrenme etkinliğinde doğal olarak izledikleri süreci temsil eder. Proje tabanlı öğrenme, simülasyonlar ve oyun tabanlı öğrenme gibi yöntemler, deneyimsel öğrenme kuramının önerdiği bütüncül öğrenme akışını destekler. Bu yaklaşım, öğrenmenin daha derin ve etkili bir şekilde gerçekleşmesini sağlar, bu yüzden deneyimsel öğrenme, uygulanan her yöntemin temelini oluşturur ve öğrenme deneyimini zenginleştirir. Eğitim ve öğrenme süreçleriyle ilgili kendi deneyimleriniz, duyduğunuz doğru bilinen yanlışlar veya bu konuda sahip olduğunuz sorular varsa, lütfen yorumlar bölümünde paylaşmaktan çekinmeyin. Hep birlikte öğrenmenin daha etkili yollarını keşfedebilir, deneyimlerimizi zenginleştirebiliriz. Öğrenme yolculuğumuzda birbirimizden öğrenecek çok şey var. Yorumlarınızı bekliyorum!
- Basketbol Hakem Eğiticileri Eğitim Manueli
"Bu hakem eğitmen kılavuzu, sizlere yoğun çalıştay çalışmalarında sunulanın ötesinde bilgiler sağlamak üzere tasarlanmıştır. Bunu, çalıştaylarda öğrendiklerinizi pekiştirmek için bir kaynak olarak görmelisiniz. Yoğun çalıştaylar birinci ve ikinci hakemlik düzeyinde hakem eğitmeni olarak çalışanlara daha fazla eğitim ve destek sağlamak üzere tasarlanmış ve geliştirilmiştir. Bu eğitimin temel amacı, size derslerin tasarımı ve sunumunda kendi uygulamalarınızı düşünme ve bunları değerlendirme fırsatı sunmaktır. Bu eğitimle, öğretme ilkelerinin nasıl pratiğe dökülebileceği ve nasıl uygulanacağı (ne öğretilir ve nasıl öğretilir) incelenecektir. En önemlisi de bu eğitim oturumlarını planlarken, tasarlarken ve yönetirken sizlere öğrendiklerinizi pratiğe dökme fırsatı verecek olmasıdır. Bu eğitim size, öğrencinin ilerlemesini incelemek, değerlendirmek ve yönlendirmek için gereken becerileri kazandıracaktır. Bu, sizin öğrenmeyi kolaylaştırıp yönetebilecek bir yetkinliğe gelmenizi amaçlayan yetkinlik temelli bir eğitim. Yetkin demek, belirli bir ortamda öğrenmeyi kolaylaştırma ve yönetme becerinizi göstermeniz ve kanıtlamanız anlamına gelir." Editör & Yazar: Simon Kirkland (İngiltere) Yazarlar: Sabastian Altfeld (Almanya) Recep Ankaralı (Türkiye) Roberto Chiari (İtalya) Dr. Rıdvan Ekmekçi (Türkiye) Mustafa Erdoğan (Türkiye) Michael Geisler (Almanya) Dr. Winfried Gintschel (Almanya) Nilsen Özbarlas (Türkiye) Alessandro Teofili (İtalya) Bruno Vauthier (Fransa) Tarih: 2017
- Deneyimsel Öğrenme Nedir?
Deneyimsel Öğrenme, insanların nasıl öğrendiklerini açıklayan bilimsel bir kuramdır. Bu kurama göre öğrenme dört temel adımda ilerler. Dış dünyadan aldığımız duyuların oluşturduğu deneyimler, bu deneyimler üzerine yaptığımız yansıtmalar, anlama çabamız sonucunda vardığımız kavramsallaştırmalar ve bu yeni bilgileri gerçek yaşamda test ettiğimiz uygulamalar. Deneyimsel öğrenme kuramı, öğrenmede deneyimi temele alan Dewey, öğrenme sürecinde bireylerin etkin olmasının önemini vurgulayan Lewin ve zekayı sadece doğuştan gelen bir özellik olarak görmeyip kişiler ve çevre arasındaki etkileşimin bir sonucu biçiminde nitelendiren Piaget’in çalışmalarına dayanmaktadır. Bu bilim insanları yetişkin eğitimi için bütüncül bir deneyimsel öğrenme süreci ve modeli geliştirmeye çalışmışlardır. Deneyimsel Öğrenme Teorisini en genel kabul görmüş şekliyle çerçeveye oturtan ise David A. KOLB’dur. Kolb, öğrenmeyi “deneyimin bilgiye dönüştürüldüğü süreç" olarak tanımlar. Deneyimsel Öğrenme Teorisi, Uygulama-Yansıtma ve Deneyimleme-Soyutlama ile ilgili ikili diyalektiğin çözümlenmesi ile ilerleyen bir öğrenme döngüsüne dayalıdır. Öğrenme deneyimin dönüştürülmesi yoluyla bilginin yaratılmasını sağlayan süreç” olarak tanımlanır. Deneyimi kavrama, bilgiyi içeri alma süreci anlamına gelirken, deneyimi dönüştürme bireylerin bu bilgileri nasıl yorumladığı ve bunlarla nasıl hareket edeceğiyle ilgilidir. Deneyimsel Öğrenme Teorisi Modeli, diyalektik olarak birbiriyle bağlantılı iki deneyimi kavrama modunu (Somut Deneyim ve Soyut Kavramsallaştırma) ve diyalektik olarak birbiriyle bağlantılı iki deneyimi dönüştürme modunu (Yansıtıcı Gözlem ve Aktif Uygulama) tanımlamaktadır. Öğrenme, bu dört öğrenme modu arasındaki yaratıcı gerginliğin çözümünden meydana gelmektedir. Bu süreç, öğrenenin tüm temel fonksiyonları dâhil ettiği (deneyimleme, yansıtma, düşünme ve yapma) ideal bir öğrenme döngüsü olarak tasvir edilmiştir; bu, öğrenme durumuna ve öğrenilen bilgiye duyarlı ve tekrarlanan bir süreçtir. Döngünün birinci adımı olan Somut Deneyim kısmı Lewin’in de ifade ettiği “şimdi ve burada” deneyimidir. Bu kısım beş duyumuz ile içinde olduğumuz ve edindiğimiz deneyimler yolu ile içsel tepkimeler yaşadığımız anı ifade eder. Tıpkı yeni bisiklet öğrenmeye çalışan bir çocuğun ilk denemesinde düşmesi gibi. Bu deneme esnasına hissettiği heyecan, korku, merak, endişe duygularının tamamının içinde olduğu ve başına gelen şey somut bir deneyimdir. Bunu döngünün ikinci adımı olan Yansıtıcı Gözlem aşaması takip eder. Bu aşama yaşanılan deneyimin analiz edildiği ve çevreye dair yapılan gözlemler ile birleştirildiği aşamadır. Bisikletten düşen çocuğun neden düştüğünü sorgulaması, bisiklet süren diğer çocukları gözlemleyerek durumu anlamaya çalışması buna iyi bir örnek olabilir. Kendi iç dünyasında yaptığı tüm bu analiz ve yansıtmalar ile birlikte çocuk yeni soyut bilgilere erişir. Bu ise döngünün üçüncü adımı olan Soyut Kavramsallaştırma adımını tanımlar. Örneğin “hızlı gidince denge kurmak daha kolay, yavaş gidince denge kurmak daha zordur” soyut bilgisine ulaşır. Bu bilgiyi kendisi üretebileceği gibi, birisi de ona söyleyebilir. Fakat burada önemli olan çocuğun bu soyut bilgiyi yaşadığı somut deneyim ile ilişkilendirmiş olmasıdır. Bu ilişkilendirme için de yansıtıcı gözlem adımı elzemdir. Yeni soyut bilgi ve kavramlara sahip olan çocuk döngünün dördüncü aşamasına gelir. Edinmiş olduğu bu yeni bilgiyi döngünün dördüncü aşaması olan Aktif Uygulama adımında test eder. Bu uygulama kişiye doğal olarak yeni bir deneyim sağlar ve döngü hiç durmadan devam eder. Kolb, teorisini altı temel önermeye dayandırmıştır: Öğrenme en iyi şekilde, bir süreç olarak tasarlanır, sonuçlar düşünülerek değil. Öğrenme, bilgi aşamaları ile bölümlere ayrılmış olduğu halde, bir öğrenme kazanımı ile sonuçlanmaz, dahası performans açısından da her zaman kanıtlanamaz. Öğrenme, daha ziyade, bilginin değiştirildiği ve yeniden oluşturulduğu bağlantılı deneyimler süreci boyunca gerçekleşir. Yükseköğrenimde öğrenmeyi iyileştirmek için öncelik, öğrencileri öğrenimlerini en iyi şekilde geliştiren bir sürece – öğrenme çabalarının etkinliği hakkında geribildirim içeren bir sürece yönlendirmek olmalıdır. “…Eğitim, deneyimin sürekli olarak yeniden yapılandırılması olarak planlanmalıdır: … eğitimin süreci ve amacı bir ve aynıdır.” Tüm öğrenme yeniden öğrenmedir. Öğrenme en iyi şekilde, öğrencilerin bir konuyla ilgili inanç ve düşüncelerini ortaya çıkaran bir süreçle kolaylaştırılır, böylece bu fikirler incelenebilir, test edilebilir ve daha rafine yeni fikirlerle entegre edilebilir. Piaget bu önermeyi yapılandırmacılık (konstrüktivizm, İng. constructivism) olarak nitelendirmiştir — bireyler, deneyimlerini temel alarak dünyadaki bilgilerini oluşturur ve yeni bilginin önceki deneyim ve inançlarıyla nasıl çeliştiğini anlamalarını sağlayan deneyimlerden öğrenirler. Öğrenme, diyalektik olarak zıt olan dünyaya uyum sağlama biçimleri arasındaki çatışmaların çözümünü gerektirir. Çatışma, farklılıklar ve anlaşmazlık öğrenme sürecini yönlendiren unsurlardır. Bu gerilimler, karşılıklı düşünce ve eylem biçimleri ile hissetme ve düşünme arasında ileri ve geri hareketin tekrarlanmasıyla çözülür. Öğrenme, dünyaya uyum sağlamayla ilgili bütüncül bir süreçtir. Öğrenme sadece idrak ile ilgili bir sonuç değildir; kişinin bir bütün olarak — düşünme, hissetme, algılama ve davranma fonksiyonları dahil entegre işleyişini gerektirir. Bilimsel yöntemden problem çözme, karar oluşturma ve yaratıcılık süreçlerine kadar adaptasyonla ilgili özel tasarlanmış diğer modelleri de kapsar. Öğrenme, kişi ve çevre arasındaki sinerjik etkileşimlerden doğar. Piaget’in ifadesine göre; öğrenme, yeni deneyimlerin mevcut kavramlara uydurulması ve mevcut kavramların yeni deneyimle bağdaştırılmasıyla ilgili diyalektik süreçlerin dengelenmesi yoluyla gerçekleşir. Lewin’in, davranışın kişinin ve çevrenin bir fonksiyonu olduğunu belirten ünlü formülünü takip eden deneyimsel öğrenme teorisi, öğrenmenin öğrencinin ve öğrenme alanının karakteristik özelliklerinden etkilendiğini kabul eder. Öğrenme, bilgi yaratma sürecidir. Deneyimsel öğrenme teorisinde, bilgi iki tür bilgi arasındaki etkileşim olarak görülür: sosyo-tarihsel bir bağlamda birlikte inşa edilen toplumsal bilgi ve öğrenenin kendi öznel deneyimi olan kişisel bilgi. Bilginin böyle kavramsallaştırılması, önceden var olan, sabit fikirlerin öğrenciye aktarıldığı “aktarma” eğitim modelinin karşısında durmaktadır. Deneyimsel öğrenme teorisi yapılandırmacı bir öğrenme teorisi önermektedir ki bu sayede sosyal bilgi öğrenin bireysel bilgileri içerisinde yaratılır ve yeniden yaratılır.
- Çözümleme (Debrief)
Çözümlemenin yalnızca deneyimsel öğrenme döngüsünün her aşamasına değil öğrenme stillerinin her birine detaylı bir şekilde dokunuyor olduğundan emin olmak için önde gelen çözümleme modellerin bir sentezini yaptık. Bu sentezi yaygın eğitim çalışmalarında izlediğimiz adımları ve kullandığımız terimleri de referans alarak yeniden adlandırdık. Böylelikle “DeM Çözümleme Modeli”ni geliştirdik. DeM Çözümleme Modeli iki kısımdan oluşur. Deneyimsel Girdi -> Hatırlama + Yansıtma = Kavramsallaştırma Kavramsal Girdi -> İlişkilendirme + Dönüştürme = Planlama Bu adımlar peşi sıra aynı oturumda yapılabileceği gibi, uzunluğa göre farklı oturumlar içinde farklı metotlar kullanılarak da yapılabilir. Deneyimi Hatırlama Ne hissettiniz? Neler yaşandı? Ne gözlemlediniz? Deneyimi Yansıtma Neden böyle hissettiniz? Süreç ve sonuç neden böyle oldu? Deneyimden Yeni Kavramlara Bu deneyim bize ne anlatıyor? Hangi sonuçları çıkarıyorsunuz? Kavramları İlişkilendirme Teori ve deneyiminiz arasında hangi pratik bağlantıyı görüyorsunuz? Gerçeği Dönüştürme Gerçek hayatınız ile ilişkisi neler? Neyi farklı yapabilirsiniz? Kavramlardan Yeni Deneyimlere Daha iyi olmak için gelecekte neler yapabilirsiniz?
- Öğrenme Alanları
Eğer öğrenme gerçekleşecekse, bunun için bir alan gereklidir. Bir öğrencinin öğrenme döngüsüne tam olarak katılması için, döngünün dört moduna (hissetme, yansıtma, düşünme ve eylem) dahil olacak bir alan sağlanmalıdır. Herkese saygı ile karakterize edilen misafirperver bir alan. Bu öğrenme alanı güvenli ve destekleyici ama aynı zamanda zorlayıcı da olmalıdır. Öğrencilerin kendi öğrenme süreçlerinden sorumlu olmalarına izin vermeli ve uzmanlığı geliştirmek için tekrarlanan uygulamalara zaman ayırmalıdır. Öğrenmenin en verimli şekilde gerçekleşeceği bir öğrenme habitatının eğiticiler tarafından özenle inşa edilmesi gerekmektedir. Kolb’lar (Alice Kolb & David Kolb) işte bu habitatın önemini işaret etmek için Öğrenme Alanı konseptini geliştirmişlerdir. Öğrenme alanı, öğrenmenin gerçekleştiği fiziksel alanın çok ötesinde bir anlam taşımaktadır. Öğrenmenin fiziksel, kültürel, kurumsal, sosyal ve psikolojik boyutlarının tamamını kapsayan çok yönlü bir konsepttir. Bu boyutların tamamı öğrenicinin deneyiminde bir araya gelirler. Öğrenme alanı konsepti; Lewin, Bronfrenbrenner, Vygotsky, Nonaka ve Konno’nun insan gelişiminin çevre ile ilişkisini inceleyen çalışmalarına dayanmaktadır. Öğrenme alanının önemini vurgulayan bir diğer kavram ise Dewey’in eğitim felsefesindeki temel kavramlardan birisi olan deneyimin devamlılığıdır. Bu devamlılık öğrenmeyi teşvik eden ya da engelleyen deneyimleri düzenler. Tüm gerçek öğrenmenin deneyimle ortaya çıkıyor olması, tüm deneyimlerin gerçekten eğitici olduğu anlamına gelmez. Bazı deneyimler yanlış eğiticidir. Herhangi bir deneyim, daha ileri deneyimlerin büyümesini durdurma veya çarpıtma etkisine haiz yanlış eğiticidir. Deneyime dayalı bir eğitimin temel sorunu, sonraki deneyimlerde verimli ve yaratıcı bir şekilde yaşayacak mevcut deneyimlerin türünü seçmektir. Bu nedenle deneyimsel öğrenimin arttırılması, öğrenciler için ‘gelişim üreten’ deneyimleri teşvik eden öğrenme alanlarının yaratılmasıyla sağlanabilir. Kolb’lar bu öğrenme alanlarının altı temel niteliğini aşağıdaki şekilde açıklamışlardır. Pozitif Bir Öğrenme Alanı Oluşturmak Öğrenme sürecine, umut ve korku duyguları kaçınılmaz bir şekilde eşlik ederler. Umut, uzmanlaşma, anlama ve beraberinde gelecek olan güçlenmeye dairdir. Korkunun ise pek çok tarafı vardır; hata yapmak, başarısızlığa uğramak, aptalca görünmek, başkalarının önünde utanmak ve aşağılanmış hissetmek hatta kendi kimliğimizi ve öz-değerimizi sorgulamaktan korkarız. Dolayısı ile eğitimciler olarak zorlu görevimiz, öğrenenlerin umut, beklenti ve korkularını anlamak ve onların korkularının üstesinden gelebilmeleri ve uzmanlaşmaları için onlara saygı ve desteğin sağlandığı bir öğrenme alanı oluşturmaktır. Pozitif bir öğrenme alanı; öğrenicilerin kendilerini psikolojik olarak güvende hissettikleri, öğrenenlere ve geçmiş deneyimlerine saygının duyulduğu, koşulsuz bir pozitif yaklaşımın sergilendiği, zorluğun ve desteğin dengeli bir şekilde sağlandığı bir alandan oluşur. Öğrenicilerin isimlerinin eğitici ve diğerleri tarafından bilinmesi saygı duyulma halinin ilk adımıdır. Öğrenicilerin aralarındaki buzların kırılması, kendi deneyim, ilgi ve fikirleri ile ilgilenilmesi ve bir öğrenme topluluğuna kendilerini ait hissetmeleri bu pozitif öğrenme alanının temel karakteristik özellikleridir. Bu güvende hissetme duygusunun bir diğer önemli yanı ise deneyimsel öğrenme metodolojisinin ortaya çıkardığı bir gereklilik olmasıdır. Deneyimsel öğrenme döngüsünde ilerlerken öğrenicilerin, kendi deneyimlerini, duygu ve düşüncelerini rahatlıkla paylaşabiliyor olması gerekir; bunun içinse grubun kendilerini yargılamayacağına ve duygularına saygı duyacağına dair bir güven duygusuna ihtiyaç duyarlar. Öğrenen Merkezli Bir Öğrenme Alanı Oluşturmak Deneyimsel öğrenmenin teorisi öğrenen merkezli bir bir yaklaşıma sahiptir. Öğrenme sürecinin tamamı öğrenenin deneyimini bütüncül bir şekilde merkeze alan bir şekilde ilerler. Eğitimci ve konu merkezli olan geleneksel eğitim yaklaşımını açık bir şekilde eleştiren deneyimsel öğrenme teorisi eğiticinin oynadığı rolün de bu yaklaşıma göre şekillenmesi gerektiğini savunur. Bunun yanı sıra bir eğitim programının deneyime dayalı olması öğrenen merkezli olması için yeterli değildir. Kolb’lara göre deneyimsel öğrenme veya yapılandırmacı metodolojileri uygulayan eğitimcilerin sıkça yaptığı temel hatalardan birisi de ders planını, egzersizi, simülasyonu öğreniciler ile birlikte değil, yalnızca bir teknik olarak öğrenicilere uygulamalarıdır. Burada işaret edilen önemli detay, tüm metodoloji ve içeriğin öğrencilerin aktif katılımı ile şekillenmesi gerektiğidir. Öğrenen merkezli bir öğrenme alanı; eğitimcinin öğrenenin deneyimine eşlik ettiği, eğitimin başlangıç noktasını öğrenenin yaşam deneyimlerinin ve bu deneyimleri nasıl anladıklarının oluşturduğu bir alandır. Bu alan öğrenicilerin dikkatleri, ilgileri ve inançlarının ortaya çıkarıldığı ve bunların üzerinden öğrenme sürecinin başlatıldığı bir alandır. Öğrenen merkezli öğrenme alanının öne çıkan bir diğer özelliği de eğitimcinin öğreniciler ile işbirliği içinde olmasıdır. Eğitimci tabi ki eğitim konusunun uzmanı ve öğrenme sürecinin aktif uygulayıcısıdır fakat eğitimcinin de öğreniciler gibi öğrenen konumunda olduğu alanlar öğrenicilerin güçlendirildiği alanlardır. Tüm bu özelliklerin titizlikle inşa edilmesi için öğrenicilerin yakından tanınması, eğitim programından ne beklediklerinin, ilgilerini nelerin çektiğinin keşfedilmesi ve eğitim programına ‘öğreten’ olarak katkıda bulunacakları alanların açılması oldukça önemlidir. Oyunbaz Bir Öğrenme Alanı Oluşturmak Piaget, Dewey, Vygotsky başta olmak üzere deneyimsel öğrenmenin temel bilim insanları, öğrenme gelişimin bütüncül sürecinde oyunun ne denli önemli olduğunun altınız çizmektedir. Deneyimsel öğrenme teorisinde oyun ve öğrenme insan gelişimi için birbirinden ayrılmaz iki unsurdur. Oyun; çocukluktan-yetişkinliğe sağlıklı gelişim için sürekli yeni-düşünce yapılarını hayatımızda uygulamamızı sağlayan, bu sayede aşırı uzmanlaşmadan kaçınmak için kapasitemizi artıran, kritik bir yapı iskeleti görevi görür. “Huizinga’ya göre insan, Homo Sapiens bilen kişi olarak değil, Homo Ludens oynayan kişi olarak tarih sahnesine çıkar”. Yani oyun yalnızca çocuk gelişiminde değil, yetişkin gelişiminde de önemli bir rol oynar. Fakat yetişkinlerin oyun ile ilişkisi çocuklardan farklıdır. Oyun; irrasyonel ile rasyonel, oyuncu olmak ile ciddi olmak, hayali ile gerçek, keyfe keder olmak ile kurallar ile sınırlı olmak arasındaki diyalektikte gerçekleşir. Bu nedenle; buldukları her şeyi anında oyuna çevirebilen çocukların aksine yetişkinlerin, oyun oynamak için farklı bir gerçeklik düzlemine adım atmaları gerekir. Dolayısı ile oyunbaz bir öğrenme alanı oluşturabilmek için yetişkinlerin bu farklı gerçeklik düzlemine geçebilecekleri pozitif ve yargılanmadıkları bir ekosisteme ihtiyaç duyulur. Bu ekosistemin temel prensiplerinin başında oyun oynamanın gönüllü olması gerekliliği gelir. Yetişkinler özgür ve gönüllü bir şekilde bu alanda oyun oynarlar. Diğer bir prensip ise oyun kurallarının bu alanın hem sınırlarını belirleyen hem de bu alanın devamlılığını sağlayan en önemli unsurlar olmasıdır. Oyun sürecinde iki tip davranış modu bulunmaktadır; epistemik (gerçeklikle ilgili olmak) ve oyunbaz davranış modları. Örneğin epistemik davranış sürecinde çocuklar ciddi ve odaklıdırlar, bir oyuncağı tüm boyutları ile ele alır ve incelerler; ancak bu inceleme tamamlandığında oyuncakla tamamen oyunbaz bir modda oynamaya başlarlar. Yetişkinler de çocuklarınkine benzer bir şekilde oyuna yaklaşırlar; epistemik süreci atlatıp oyunbaz moda geçebilmeleri için hazırlanmaları gerekir. Oyun deneyimsel öğrenme döngüsünde derin bir ‘somut deneyim’ oluşturmak için mükemmel bir araçtır. Konuşmaya Dayalı Öğrenme İçin Alan Oluşturmak Karşılıklı konuşmanın temel amacı aslında öğrenmektir. Karşılıklı konuşma sırasında birey, konuşma ve dinlemenin birleştirildiği bir öğrenme döngüsünde ilerler. İnsanlar sırasıyla “okuma” ve “esneme” denen adımları takip ederek birbirleri ile etkileşime girerler. Kişilerden birisi okuma adımında geribildirim alır (Somut Deneyim) ve anlayışları formüle eder (Yansımacı Gözlem), diğer kişi ise esneme adımında bu anlayışlar üzerine anlamlar oluşturur (Soyut Kavramsallaştırma) ve bu anlamlar üzerine eylemde bulunur (Somut Deneyim). Kişiler arasında bu değişim devam ettikçe her iki taraf da sırasıyla okuma ve esneme adımları arasında geçiş yaparlar. Karşılıklı konuşmaya dayalı bir öğrenme alanı oluşturmanın pek çok formu vardır; eğitimcinin öğrenicilerin önünde bir masada oturmaktansa onlar ile birlikte bir çemberde oturması gibi fiziksel bir alan veya bu fiziksel alan tarafından beslenen dinlemeye açık bir duygusal alan. Konuşmaya dayalı bir öğrenme alanının iki ayrı yönü bulunmaktadır; birincisi bu alanı tanımlayan ve koruyan sınırlar, ikincisi ise karşılıklı konuşmayı şekillendiren iç süreçtir. Konuşma devam ettikçe sınırlar iç süreçleri, iç süreçler ise sınırları yeniden şekillendirir. Kolb’lar konuşmaya dayalı öğrenme alanını beş diyalektik boyut ile tanımlarlar. Bunlar; deneyim ve düşünme diyalektiği, eylem ve yansıtma diyalektiği, söylev ve başvuru diyalektiği, bireysellik ve ilişkisellik diyalektiği ve statü ve beraberlik diyalektiğidir. Bu diyalektik boyutlardan herhangi biri diğerini domine ettiğinde öğrenme azalır. Deneyim ve düşünme diyalektiğinin dengeli olabilmesi için konuşma sırasında duyguların ve soyut rasyonel konuların dengeli bir şekilde ele alınması gerekir. Söylev ve başvuru diyalektiğinin dengeli olması için kişilerin konuyu nasıl anladıklarını açıkladıkları süreç ile konuşma sonucunda konuyu nasıl yeniden yorumladıklarını paylaştıkları sürece dengeli bir vakit ayrılması gerekir. Bireysellik ve ilişkisellik diyalektiğini dengeli bir şekilde yürütmek için birey hem kendi düşüncelerini dışa vurmalı hem de bu düşüncelerin ilişkili olduğu geçmiş deneyimleri paylaşabilmelidir. Statü ve beraberlik arasında denge kurabilmek için ise öğrenicilere hem kendi argümanlarını savunacak bir alan açılmalı hem de başkalarının argümanları ile bağ kuracak bir alan sağlanmalıdır. Konuşmaya dayalı öğrenme alanının karakteristik özelliklerini yukarıdaki gibi özetleyen Kolb’lar son olarak bu alanın çok önemli bir prensibinin de altını çizerler; konuşmanın doğal gelişimi. Öğrenme alanında öğrenciler arasında devam eden konuşma zamanla evrilir ve bir yöne doğru gider. Bu gelişim sürecinin yalnızca konu merkezli değil aynı zamanda öğrenen merkezli olması gerekir. Dolayısı ile eğitimci konuşma sürecini bir bütün olarak ele almalı, farlı zaman dilimindeki konuşmalar arasında bağ kurmalı ve öğrenicilerin dikkat ve ilgilerine göre organik bir şekilde gelişen konuşma alanına olanak sağlamalıdır. Yansımacı Düşünme İçin Bir Alan Oluşturmak Yansımacı düşünme alanında öğrenciler daha eleştirel bir düşünme aşamasına geçebiliyor olmalıdırlar. Düşünme, kafamızın içindeki veya aklımızdan o anda geçen her şeyi ifade ederken yansımacı düşünme ise bu düşünceler arasında kıyas yapmayı, bunları irdelemeyi ve anlamlandırmayı içerir. Kolb’lar düşünme halinden yansımacı düşünme haline geçiş sürecini düalizmden çeşitliliğe, çeşitlilikten göreceliğe ve görecelikten kararlılığa doğru ilerleyen üç temel aşama ile tanımlarlar. Düalizm aşamasında dünya öğrenicilere sadece doğrular ve yanlışlardan oluşan bir kesinlik halinde görünür. Tüm sorular için doğru yanıtlar vardır, eğitimciler bu yanıtlara sahiptir ve doğruları öğrenicilere öğretmekle sorumludurlar. Çeşitlilik aşamasında bilgi yalnızca bazı alanlarda mutlaktır, çoğu alanda hiçbir şeyden kesin bir şekilde emin olunamaz. Bu aşamada belirsizlik geçici olarak görülür, herkesin görüşü herkesinki kadar geçerlidir. Öğreniciler her yanıtın eğitimci tarafından gelmeyeceğini anlarlar ve konuya farklı boyutlardan yaklaşmaya başkalarının görüşlerini incelemeye başlarlar. Görecelik aşamasında öğreniciler bilginin bağlamsal ve göreceli olduğunun farkındadırlar. Tek bir doğru veya tek bir yanlış yoktur. Kendi ve başkalarının argümanlarının zayıf ve güçlü yanlarını analiz etmeye başlarlar. Son olarak kararlılık aşamasında öğreniciler tüm bu farklı bakış açıları arasında kendilerine en uygununu test ederek ve değerlendirerek seçerler. Kendi sentezlerini oluştururlar ve bu sentez aynı zamanda kendi kişiselleştirilmiş değerleri, yaşam biçimini ve kimliklerini şekillendirir. Derin Öğrenme için Alanlar Oluşturmak Derin öğrenme konsepti, deneyimsel öğrenmenin dört moduna (deneyimleme, yansıtma, düşünme ve eylem) bütüncül bir şekilde entegre olan bir gelişim süreci anlamına gelir. Derin öğrenmeyi geliştiren ve sürdüren alanlar oluşturmak için öncelikle öğrenicilere deneyimlerini tekrar ettikleri zamana yayılan bir alan sağlanmalıdır. Bu alan eğitimciler tarafından desteklenen, öğrenicilerin deneyimsel öğrenme döngüsünün etrafında döndükleri, performans gösterip geribildirim aldıkları bir süreci gerektirir. Derin öğrenme alanında öğreniciler ileri düzey uzmanlığa ulaşabilmek için eğitimciler tarafından sağlanan devamlı pratiğe, uzun dönem bir kararlılık içinse yine eğitimciler tarafından verilen destek ve ödüllendirilmeye ihtiyaç duyarlar. Derin öğrenme sürecindeki ilerleme, deneyimsel öğrenme teorisinin edinme, uzmanlaşma ve entegrasyon adları verilen üç seviyeden oluşan gelişim aşamaları modelinde gerçekleşir. İlk seviyede öğrenme kaydedilen ve performans odaklıdır. Bu aşamada yalnızca öğrenme stilinin vurguladığı iki öğrenme modu kullanılır. İkinci seviyede öğrenme yorumlanan ve öğrenme odaklıdır. Bu aşamada öğrenici döngünün üç öğrenme modunu dahil eden bir süreçtedir. Üçüncü seviyede ise öğrenme entegre edilen ve gelişim odaklıdır. Bu aşamada öğrenici döngünün dört öğrenme modunu da tam-döngüde-öğrenme denilen bütüncül bir öğrenme sürecine dahil edebilmektedir. Derin öğrenmeyi geliştiren ve sürdüren alanlar oluşturmak bu alanda eğitimci olarak farklı rollerde bulunmamızı da gerektirmektedir. Her şeyden önce eğitimcinin öğrenicilerin konu ile ilgili hangi gelişim alanında olduklarını anlaması oldukça önemlidir. Edinme aşamasındaki öğreniciler için kolaylaştırıcı rolü, uzmanlaşma aşamasındaki öğreniciler için standart belirleyici ve değerlendirici rolü ve entegrasyon aşamasındaki öğreniciler içinse koçluk rolü en uygun eğitici rolleridir. Derin öğrenmeyi destekleyecek diğer bir temel unsur ise eğitim programının döngünün tamamında ilerleyecek bir metodolojiye sahip olmasıdır. Böylelikle öğreniciler, döngünün dört moduna da temas eden bir gelişim sürecinde ilerleyebileceklerdir. Bu ilerleme öğrenme esnekliğini beraberinde getirecek ve tam-döngüde-öğrenme denilen en üst düzey gelişim noktasına doğru ilerlemelerine yardımcı olacaktır.
- Kolb Eğitimci Rol Profilleri
Eğitimci olmak, bir insan için hem en ödüllendirici hem de zorlayıcı şeydir. Bir kişinin öğrenmesini ve gelişmesini teşvik etmek, çok sayıda karmaşık zorluğa (öğrenen kişinin ihtiyaç ve ilgi alanları, konuyla ilgili bilgi birikimi, bilginin daha derin anlamı ve etkileri ve öğrencinin hayatındaki zorluklara pratik olarak uygulanması) dikkat gerektiren karmaşık bir iştir. Öğretmenler, eğitmenler, koçlar, liderler, ve ebeveynler olarak; sık sık kendimizi bu eğitim zorluklarıyla karşı karşıya buluruz. Kolb Eğitimci Rolü Profili (KERP Kolb Educator Role Profile), başkalarını eğitmek için tercih ettiğimiz yaklaşımı değerlendirmek ve başkalarının öğrenmelerine ve gelişimlerine yardımcı olma konusundaki etkinliğimizi en üst düzeye çıkarmak için bir çerçeve sunar. Deneyimsel Öğrenme Teorisinden türetilen eğitimci rollerinin bütünsel bir tipolojisi üzerine kuruludur. Öğrenme döngüsü ve farklı öğrenme stilleri etrafında öğretmek, kişinin öğrencilere karşı takındığı rolü yeniden düzenleme ihtiyacını da beraberinde getirir. Eğitici Rol Profili eğiticilerin tercih ettikleri öğretim rolünü anlamalarına ve öğrenme döngüsü etrafında bir öğretime nasıl adapte olabileceklerini planlamalarına yardım etmek için oluşturulmuştur. Eğitici Rol Profilleri, öğretim rolü tercihlerinin öğretim ve öğrenme ile ilgili inançlar, eğitim sürecine dair hedefler, tercih edilen öğretim tarzı ve eğitici uygulamaların bir kombinasyonu olarak ortaya çıkar. Eğitici rolleri, resmi sınıf içi öğretim görevini üstlenen bireylerle sınırlı değildir. Bu çerçeve; lider, antrenör, ebeveyn, arkadaş gibi hayatın her aşamasında “öğretme rolüne sahip olan” tüm bireyler için kullanılabilir. Öğretim rolü, öğrenciler ve öğrenme talepleri de dahil olmak üzere öğrenme ortamına cevaben oluşan planlı bir davranışlar bütünüdür. Her öğretim rolü, bir deneyim edinme ve bir de deneyim değiştirme biçimini kullanarak öğrencileri benzersiz bir şekilde öğrenmeye teşvik eder. Eğitimci Rol Profili (ERP); Kolaylaştırıcı, Uzman, Değerlendirici ve Koç olarak dört rol pozisyonu tanımlamaktadır. Eğiticiler, öğrencilerin deneyimsel öğrenmenin dört aşamasını geçerek öğrenme kapasitelerini en üst düzeye çıkarmaları için bu rolleri benimserler. Kolaylaştırıcı Kolaylaştırıcı rolünde, Eğiticiler, öğrencilerin kendi deneyimleriyle temasa geçmelerine ve bunlar üzerinde düşünmelerine yardım etmek için somut deneyim ve yansıtıcı gözlemi kullanırlar. Öğrencilerin ilgi, içsel motivasyon ve kendilerine dair bilgilerini ortaya çıkarmak için samimi ve olumlu bir stil benimserler. Bunu, çoğunlukla küçük gruplar halinde diyalogları teşvik ederek gerçekleştirirler. Öğrencilerle kişisel ilişkiler kurarlar. Konu Uzmanı Konu uzmanları, yansıtıcı gözlem ve soyut kavramsallaştırma yöntemlerini kullanarak, öğrencilerin yansımayı düzenleyip konuya dair bilgi tabanına bağlamasına yardımcı olurlar. Öğrencilere, daha sonraki analizlerde kullanılacak model veya kuramları sağlayabilirler. Otoriter ve yansıtıcı bir stil benimserler. Konuya dair bilgiyi sistematik olarak düzenleyip analiz ederken, çoğunlukla örneklerle, modellemeyle ve eleştirel düşünceyi teşvik ederek öğretirler. Bu bilgi, çoğunlukla dersler ve yazılı metinler aracılığıyla aktarılır. Standart Belirleyici ve Değerlendirici Standart belirleyici ve değerlendirici rolü, öğrencilerin, bilgiyi performans hedeflerine yönelik olarak uygulamalarına yardımcı olmak için soyut kavramsallaştırma ve aktif uygulamayı kullanır. Bu rolde, eğiticiler, belirledikleri standartlara göre öğrenci performansını yakından izleyerek düzenli geri bildirim sağlarlar. Nitelikli performans için gereken bilgi gereksinimlerini belirleyen, sonuç odaklı ve objektif bir stil benimserler. Öğrencilerin, kendi öğrenme süreçlerini değerlendirmeleri için performans egzersizleri oluştururlar. Koç Son olarak, koçluk rolünü benimseyen eğiticiler, öğrencileri bireysel olarak anlamlı hedeflere doğru harekete geçirmek için somut deneyim ve aktif uygulamadan yararlanırlar. Öğrencilere hedeflerini gerçekleştirmek için bilgiyi kullanmayı öğretirler. Kendi yaşamlarına dair deneyimlerden ders çıkarmalarına yardım etmek için çoğunlukla bireylerle birebir çalışıp işbirliğine dayalı, cesaret verici bir stil benimserler. Kişisel gelişim planlarının oluşturulmasına yardımcı olur ve performansla ilgili geri bildirim yolları sağlarlar. Çoğumuz, eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bu rollerin her birini belli oranda benimseriz. Bunun sebeplerinden biri, bu rollerin eğitim sürecinin temel açmazlarını giderme çabamızdan doğmasıdır. Öğrencilerin deneyim ve ilgi alanlarına mı, yoksa konunun gerektirdiklerine mi odaklanıyoruz? Etkili performans ve uygulamaya mı, yoksa fikirlerin anlamı üzerine derin bir anlayışa mı odaklanıyoruz? En üst seviyede etkili öğrenme için hepsi gerekli. Bununla birlikte, eğitim felsefesi, kişisel öğretim stili, idari şartlar ve öğrenci ihtiyaçları gibi eğitim ortamından doğan zorunluluklar nedeniyle bireyler, bir veya iki rolü diğerlerine tercih etmeye eğilimlidir. Eğitici Rol Profili, bu tercihler hakkındaki farkındalığınızı artırıp, içinde bulunduğunuz durumda en faydalı tercihin hangisi olduğunu belirlemenize yardım etmek için tasarlanmıştır.
- Yetişkin Gelişim Modeli
Öğrenme ve Gelişim Kolb’a göre, insanlar yaşamları boyunca şu dört temel alanda gelişmektedir: Duygusal (duyarlılık ve hissetme becerileri), Simgesel (bilişsel ve düşünme becerileri), Davranışsal (hareket etme ve davranış kazanma becerileri), Algısal (gözlem becerileri) Gelişim sürecindeki bu dört boyut, Kolb’un ortaya koyduğu deneyimsel öğrenme döngüsü ile ilişkilidir. Bu ilişkide, sağdaki şekilde görüleceği üzere, koninin tabanı düşük seviyede gelişmeyi, üst noktası ise en yüksek düzeydeki gelişmeyi ifade eder. Ayrıca Kolb, gelişme sürecinin üç aşamada gerçekleştiğini belirtmektedir. Bunlar edinme (acquisition), uzmanlık (specialization) ve entegrasyon (integration) aşamalarıdır. Ergenliğe (16 yaş) kadar edinilen temel öğrenme yetkinlikleri edinme aşaması içinde gerçekleşir. Bu aşamada, birey kendini yakından tanımaya başlar ve kendisini diğer insanlardan ayıran özelliklerinin farkına varmasını sağlaya içsel yapı kademeli olarak gelişir ve bu gelişim sürecinin sonucunda bireysel öğrenme stilleri oluşmaya başlar. 16-40 yaş arasındaki uzmanlık adı verilen ikinci aşamada örgün eğitim ve mesleki yaşam kaynaklı kavrama ve dönüştürme becerileri en yüksek noktaya ulaşır. Entegrasyon sürecinde ise (40 yaş üzeri) bireyler baskın ve baskın olmayan öğrenme stillerinin farkına varılar ve bireysel gelişim en üst noktaya ulaşır.
- Türkiye Ulusal Ajansı Eğitici Eğitimi Programlarının İçerik Ve Yöntemlerinin Deneyimsel Öğrenme Teorisine Göre İncelenmesi
Yaygın eğitim programlarının deneyimsel öğrenme teorisine uygunluğunun ölçülmesi için nitel bir ölçme aracının (rubrik) geliştirildiği yüksek lisans tezi. Yazar: Mustafa Erdoğan Tarih: 2019 Yayın Yeri: İstanbul Bilgi Üniversitesi
- Örgüt Yönetimi Eğitim Kılavuzu
Bu eğitim kılavuzu (T-Kit), yönetim tekniklerinin teorik temeli ve pratik uygulamaları konusunda bilgi vererek Avrupa’da düzgün yönetilen gençlik örgütlerinin gelişimini teşvik etmeyi hedefler. Hedeflediği gruplar şunlardır: • Örgüt yönetimi alanındaki eğitimciler • Küçük ve orta ölçekli gençlik sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri Eğitim Kılavuzu serisinin koordinasyonu: Silvio Martinelli Bu Eğitim Kılavuzu’nun editörleri: Silvio Martinelli, Jonathan Bowyer Bu Eğitim Kılavuzu’nun yazarları: Jonathan Bowyer Arthur Murphy Paola Bortini Rosa Gallego Garcia Yayın Komitesi Bernard Abrignani Institut National de la Jeunesse et de l’Education Populaire Elisabeth Hardt European Federation for Intercultural Learning Esther Hookway Lingua Franca Carol-Ann Morris European Youth Forum Heather Roy World Association of Girl Guides and Girl Scouts
- Proje Yönetimi Eğitim Kılavuzu
Bu eğitim kılavuzu, proje yöneticisine bir projenin işleyişini izleyebilmesi için çeşitli ipuçları ve temellerle birlikte somut bir “adım adım” yaklaşım sağlayan bir çerçeve önerisi olarak görülmelidir. Bu kılavuz: Proje geliştirme işinin başında olan proje yöneticileri ve katılımcılara kendi projelerini geliştirmeleri için yardımcı olan eğitmenler için hazırlanmıştır. Proje Yönetimi Kılavuzunun yazarları: Bernard Abrignani (yazım) Anne Dussap (eş güdüm, derleme) Rui Gomes (yazım) Dirk de Vilder (yazım) Peter Merry (derleme, redaksiyon) Alain Roy (Katkıda bulunan)







